Rahman ve Rahim olan Allah´in adiyla
Tohumlar temel yapı olarak -önceki bölümde de söz
ettiğimiz gibi- bir tohum kılıfı, besin deposu ve embriyodan oluşurlar.
Ancak temel yapıları aynı olmasına rağmen her tohumun besin deposunun
miktarı, tohumu çevreleyen koruyucu zarın cinsi, kalınlığı, kendisini
saran meyvenin şekli, meyvesinin tadı birbirinden çok farklıdır. Tohum
kılıflarının şekillerinden renklerine, malzemelerindeki çeşitliliğe
kadar herşey, bitkilerin yaşadığı ortama ve türüne göre değişiklik gösterir.
Bu açıdan incelendiğinde tüm tohumlar bir tasarım harikası olarak karşımıza çıkarlar. Şimdi bu tasarım farklılıklarını örnekler vererek görelim. Kayısıda tek bir çekirdek yani bir tane tohum bulunur ve bu çekirdek katı kabuğunun içinde çok iyi korunur. Etli kısım ise şekerli ve yenilmeye elverişlidir. Bu bölüm insanların yanısıra kuşlar, kemirgenler, böcekler ve diğer hayvanlar için de iyi bir besindir. Ancak meyvenin böyle iki kısımdan oluşması, bitki için de iyi bir fırsattır. Çünkü meyve bölümünün yenilmesi ile birlikte kayısının ortasında sert bir çekirdek şeklinde tohum ortaya çıkar. Ve tohum bu şekilde uygun bir yerde filizlenerek yeni bir ağaç olarak yetişme imkanı bulur.
Başka bir örnek olarak kiviyi verelim. Kivi, kayısının aksine içindeki çekirdekleri (tohumları) de yenen bir meyvedir. İşte bunun için kivinin tek bir tohumu değil, çok sayıda küçük tohumu vardır. Etli bir meyve olan kivide olduğu gibi gruplaşmış halde bulunan tohumlar genellikle küçüktür ama birarada bulunmaları ve çok sayıda olmaları nedeniyle -meyvenin bir bölümü yense bile- bir bitki haline gelme ihtimalleri daha fazladır.
Bu açıdan incelendiğinde tüm tohumlar bir tasarım harikası olarak karşımıza çıkarlar. Şimdi bu tasarım farklılıklarını örnekler vererek görelim. Kayısıda tek bir çekirdek yani bir tane tohum bulunur ve bu çekirdek katı kabuğunun içinde çok iyi korunur. Etli kısım ise şekerli ve yenilmeye elverişlidir. Bu bölüm insanların yanısıra kuşlar, kemirgenler, böcekler ve diğer hayvanlar için de iyi bir besindir. Ancak meyvenin böyle iki kısımdan oluşması, bitki için de iyi bir fırsattır. Çünkü meyve bölümünün yenilmesi ile birlikte kayısının ortasında sert bir çekirdek şeklinde tohum ortaya çıkar. Ve tohum bu şekilde uygun bir yerde filizlenerek yeni bir ağaç olarak yetişme imkanı bulur.
Başka bir örnek olarak kiviyi verelim. Kivi, kayısının aksine içindeki çekirdekleri (tohumları) de yenen bir meyvedir. İşte bunun için kivinin tek bir tohumu değil, çok sayıda küçük tohumu vardır. Etli bir meyve olan kivide olduğu gibi gruplaşmış halde bulunan tohumlar genellikle küçüktür ama birarada bulunmaları ve çok sayıda olmaları nedeniyle -meyvenin bir bölümü yense bile- bir bitki haline gelme ihtimalleri daha fazladır.
|
Dünya üzerindeki bitki çeşitliliği ile doğru orantılı olarak tohumlarda da çeşitlilik söz konusudur. Her bitkinin tohumunun şekli, içerdiği yedek besin miktarı, tohum kabuğunun cinsi ve kalınlığı birbirinden farklıdır. Bu açıdan incelendiğinde tüm tohumlar bir tasarım harikası olarak karşımıza çıkar. |
Kuru meyveler ise genellikle tohumun korunmasında ve
yayılmasında önemli bir fonksiyona sahip olan mimari yapılarla süslüdür.
Buna örnek olarak devedikeninin tepesinde bulunan püskülü verebiliriz.
Bu küçük paraşütlerin görevleri -ileriki bölümlerde detaylarıyla
inceleyeceğimiz gibi- değerli yüklerini (üreme hücrelerini) hava yoluyla
uzaklara taşımaktır.
|
Alttaki resimde yer alan Epilobium glaberrinum adlı bu bitki
tohumlarını rüzgarla dağıtır. Tohum kapsülünün 4 parçadan oluşan bir
tasarımı vardır. Bu parçalar birbirinden ayrılır ayrılmaz bitkinin
püsküllü tohumları havaya dağılıp rüzgarın estiği yönde çeşitli
bölgelere yayılır. Kuru meyvelerde genellikle bu bitkideki püsküllere
benzer şekilde, tohumun taşınmasını sağlayan özel tasarımlar vardır.
Tohumların tasarımına bakarak nasıl dağıtıldığını anlamak mümkündür.
Bütün tohumlardaki içerik genel olarak aynıdır. Ancak resimde de görüldüğü gibi tohumun şekli bitkinin türüne göre değişiklik gösterir. Allah tohumlarda benzersiz bir çeşitlilik yaratmıştır. |
Kuru meyvelerden çok tohumlu olanlar tohumlarını yaymak
için açılırlar. Yeşerme sırasında tohumlar birbirlerine yaklaşarak
sıkışır ve iyice sıkıştıracak şekilde karşılıklı birbirlerini zorlarlar.
Bu tür meyvelere kendiliğinden açılan meyveler denilir. Bunlarda,
tohumun kılıfı kalın ve dayanıklıdır, çünkü embriyoyu ve besin deposunu
bu kılıf korumaktadır. Bu türün tohumları çok farklı renkler, şekiller
ve dokulara sahip olduğu gibi, kanatlar, tüyler, ince zar gibi farklı
bölümlere de sahiptir.
Çok tohumlu kuru meyvaların
tipleri büyük bir çeşitliliğe sahiptir. Kapsüller, kesecikler,
keçiboynuzu, taneli vs. gibi pek çok meyva tasarımı söz konusudur. İşte
bunlara birkaç örnek:
Montbretia’nın üç tohum kaplı kapsülü parlak oranj
renkte yuvarlak tohumlara sahiptir. Tohumlarını etrafa saçmak için
rüzgarın onu sallamasını veya herhangi bir canlının oradan geçmesini
bekler. Françoise Brenckmann Grains de Vie, Le Monde Merveilleux Des
Graines, s.31
Baklagiller ise meyvaları
taneli olan son derece geniş bir türdür. Her türün şekli ve özellikleri
kendine özgüdür. Örneğin; bezelyenin taneleri son derece düzgün bir
şekilde arka arkaya dizilmişlerdir. Colutea arborescens ise içi hava ile
şişmiş bir haldedir ve gürültülü bir şekilde çatlar. Bu bitkilerin en
ilginci de mimoza bitkisinin (Mimosa pigra) inanılmaz taneleridir.
Bunlar, her biri bir tohum içerecek şekilde tüylü dikenlere benzer
şekiller oluşturmuşlardır. Françoise Brenckmann Grains de Vie, Le Monde
Merveilleux Des Graines, s.32-33
|
Bunlar bitki tohumlarındaki fonksiyonel tasarımlarla
ilgili yalnızca birkaç örnektir. Her bitki türünün tohum yapısının
farklı olduğu düşünüldüğünde benzersiz bir çeşitlilik ve bu
çeşitlilikteki kusursuzluk ile karşı karşıya olduğumuz görülecektir.
TOHUM KILIFLARINDAKİ ÖZEL MADDELER
Tohumların genel tasarımlarındaki farklılıkların yanısıra, kılıfları da
tam ihtiyaç duyacakları özelliklere sahip olarak yaratılmıştır.
Tohumun içindeki embriyo son derece değerlidir. Bu
nedenle yeni bitki tam olarak gelişene kadar bu embriyonun özenle
korunması gerekir. Bu koruma her bitki türüne göre değişiklik gösteren
tohum kılıfları ile sağlanmıştır. Tohum kılıfını oluşturan maddenin
dayanıklılığı oranında tohum dış ortamın olumsuz etkilerinden korunur.
Bundan başka kılıfı oluşturan maddeler, tohumların su üzerinde
durabilmesinde ya da rüzgarlarla uçmasında da etkendirler.
Tohumların dış kılıfları, son
derece çeşitli ve dikkat çekici özelliklere sahiptir. Bazı dış zarlar
düşmanları uzaklaştırabilmek için acı bir madde ile kaplıdır. Bazıları
ise “tanen” denilen bir madde bakımından zengindir ki bu madde
tohumlardaki çürümeyi sınırlandırır. Birçok bitki türünün tohumlarında
ise kılıflar bir tür jöle ile kaplıdır. Proteinlerle birleşmiş kompleks
şekerlerden oluşan bu jölemsi madde, su ile karşılaştığında kolayca
şişer. Bu sayede tohum kolayca nemli maddelerin üzerine yapışır. Bu
özellik, ileride göreceğimiz gibi filizlenme sırasında önemli rol
oynayacaktır. Françoise Brenckmann Grains de Vie, Le Monde Merveilleux
Des Graines, s.24
|
Tohumların koruyucu dış
katmanları (tohum kılıfları) genellikle çok serttir. Bu özellik tohumu
karşılaşacağı dış etkenlere karşı korur. Örneğin; bazı tohumların
gelişimlerinin son aşamasında dış yüzeylerinde dayanıklı mumlu bir yapı
birikir, bu sayede tohumlar su ve gaz tesirine karşı dirençli olurlar.
Tohum kılıfları bitkinin türüne göre değişik malzemelerle kaplanabilir;
fasulye tanesinde olduğu gibi ince bir zarla ya da kiraz çekirdeğinde
olduğu gibi odunsu ve sert bir kabukla örtülü olabilir. Suya dayanıklı
olması gereken tohumların kabukları diğerlerine göre daha sert ve
kalındır. Plantwatching, s.44
Tohumlardaki tasarıma günlük hayatımızda sık karşılaştığımız bir bitkiden, fasulye tanesinden örnek verelim:
Fasulye tanesi, türüne göre bir veya iki kılıf ile çevrilmiştir. Bu
kılıflar tıpkı bir palto gibi tohumu dış ortamın soğuk hava, kuraklık,
mekanik etkiler gibi zorlu şartlarından korur. Burası, aynı zamanda dış
ortam ile olan bütün alışverişin de yapıldığı bölgedir. Kısacası,
tohumun büyümesi konusunda bu kılıf önemli bir rol oynamaktadır.
Fasulye tanesinin bulunduğu
yerden koparıldığı noktada oval bir iz görülür. Bu, tanenin yani tohumun
anne bitkiye olan bağlantı noktasıdır. Dikkatli bir şekilde
incelendiğinde burada “micropyle” denen küçük bir delik olduğu
görülecektir. Bu deliği işlevleri nedeniyle bebeklerdeki göbek bağına
benzetmek mümkündür. Bu özel geçiş yerinden yumurtacığın içerisindeki
dişi üreme hücresini döllemeye yarayan tüp girer. Ayrıca zamanı
geldiğinde su, bu delikten içeriye girerek ve tohumun filizlenmesini
sağlar. Françoise Brenckmann Grains de Vie, Le Monde Merveilleux Des
Graines, s.17
Tohum kabuklarının kalınlığı da -daha önce belirttiğimiz
gibi- bitkinin türüne göre özel olarak ayarlanmıştır. Her bitkinin
tohum kabuğu bulunduğu ortamda gelişmesine olanak verecek
yeterliliktedir; ne çok kalındır ne de çok ince. Çünkü kabuğu çok kalın
olan bir tohum bütün zorlu koşullarda yaşayabilir; ancak bir dezavantaj
olarak aşırı kalın bir kabuk embriyonun dışarı çıkmasında bazı
problemlere neden olabilir. Zayıf kabuğu olan bir tohum ise pek çok dış
etken nedeniyle daha çabuk bozulabilir. İşte bu yüzden tüm tohumlar
bulundukları ortama en uygun kabuk kalınlıklarına sahiplerdir.
|
Tohumlardaki embriyonun korunmasında ve yayılmasındaki tek etken tohum kılıfları değildir. Bazı bitki türlerinde bu işlemler aynı zamanda meyve ile de yapılmaktadır. Örneğin resimlerde değişik evreleri görülen Nicandra physaloide çiçeğinde yumurtacık bir süre sonra içerisi tohumla dolu şişkin bir meyve haline gelir. Bu meyvenin üst kabuğunun bir bölümü soyulacak olursa tohumların ilk boyutlarının yani yumurtacık olan hallerinin 500 katına ulaştıkları görülecektir. Tohumlar, anne bitkiye göbek bağı olarak nitelendirilebilecek bir bağ ile bağlanmışlardır. (Grains de Vie, s.26) |
Ayrıca bitki tohumlarının
tasarımlarını incelediğimizde şöyle bir detayla daha karşılaşırız.
Tohumların kabukları, hayvanlarla taşınan tohumlarda dağıtımlarını
yapacak olan hayvanların ilgi duyacağı kadar kolay delinebilme
özelliğine sahiptirler. Ancak aynı zamanda bu kabuklar, kapladıkları
tohumları bütün tohum yiyiciler için cazip hale getirmeyecek bir
yapıdadırlar. Mark Ridley, Evolution, Oxford University Press, 1997,
s.293
|
|
Buraya kadar anlatılanlardan da açıkça görüldüğü gibi
basit bir dış görünüme sahip olan tohumların aslında detaylı bir
tasarımı vardır. İçlerindeki maddelerin oranlarından içeriklerine ve
koruyucu üst kaplamalarına kadar tüm tohumların özellikleri bulundukları
iklim koşullarına, çevre şartlarına göre değişiklik göstermektedir.
Peki bu çeşitlilik ve detaylar nasıl ortaya çıkmıştır?
Bu sorunun cevabı ile ilgili olarak evrim teorisini
savunan kitaplara baktığımızda ilginç bir durumla karşılaşırız.
Evrimciler “Neden?”, “Nasıl?” gibi sorulara cevap vermektense üstü
kapalı ifadeler, göz boyama yöntemleri kullanmayı tercih ederler. Bu
konuyla ilgili olarak tohumların üst kaplamaları hakkında Evolution
isimli evrimci bir kitapta yazılanları ele alalım.
|
|
Tohumun üst kaplaması çeşitli hayvanların azı dişlerine,
bağırsak asitlerine ve enzimlere, oksijensiz atmosfere direnecek kadar
dayanıklıdır. Ayrıca bu tohum kaplaması gerektiğinde uygun filizlenme
koşulları oluşana kadar embriyoyu havadan, yanlış filizlenmesine neden
olacak sebeplerden ve tohum yiyen hayvanlardan korumak için evrimsel
olarak dizayn edilmiştir. Mark Ridley, Evolution, Oxford University
Press, 1997, s.293
Dikkat edilirse yukarıda tohumların kusursuz
tasarımındaki dikkat çekici özelliklerden bazıları arka arkaya
sıralanmakta, son satırlarda ise “evrimsel dizayn” ifadesi kullanılarak
tohumların evrim ile oluştuğu havası yaratılmaya çalışılmaktadır. Ancak
takdir edileceği gibi yukarıdaki paragraf tohumların nasıl ortaya
çıktıkları sorusunu açıklamaktan son derece uzaktır. Çünkü burada sadece
tohumlardaki tasarımın kusursuzluğundan bahsedilmektedir. Sona eklenen
“evrimsel olarak dizayn edilmiştir” cümlesi ise gerçekte hiçbir anlam
ifade etmemektedir.
Ayrıca bu ifade kendi içinde de tutarsızdır. Zira,
“evrim” ve “dizayn” kavramları birbirine taban tabana zıt kavramlardır
ve evrimin bir dizayn ortaya çıkarması, bir şey tasarlaması düşünülemez.
Çünkü evrim tesadüflere dayalı bir süreci savunur; “dizayn” yani
“tasarım” kavramı ise bir aklın varlığını gösterir. Dolayısıyla bir
yerde bir dizayn varsa bu durum evrim, tesadüf, rastlantı gibi
kavramların bunda hiçbir etkisi olamayacağını ortaya koyar. Canlılardaki
ve şu anki konumuz olan tohumlardaki dizayn da onların evrimin değil
üstün bir aklın ürünü olduklarının en açık kanıtıdır.
Bu durumu şöyle bir örnekle daha açık hale getirelim.
Bir gün bir resim galerisine gittiğinizi ve burada bir salon dolusu
tohum resmi ile karşılaştığınızı farz edelim. Her resimde farklı bir
bitkinin tohumu ile ilgili detaylar çizilmiş olsun. Galerinin sahibine
bu kadar çeşitli resmi kimin çizdiğini sorduğunuzu düşünelim. Eğer bu
kişi size “bu resimlerin bir ressamı yoktur, bunlar tesadüflerin
yardımıyla evrimsel olarak dizayn edilmiştir” dese ne düşünürsünüz?
Elbette böyle bir cevabın son derece mantıksız ve akıl dışı olduğunu
hemen anlar ve ressamın varlığı konusunda ısrar edersiniz.
Cansız tohum resimlerinin “evrimsel dizaynına”
inanamayacağınıza göre, tamamen canlı yapılarda, içinde bir bitkiye ait
tüm bilgileri bulunduran, uygun şart ve ortamlarda filizlenerek dev
ağaçları, yüz binlerce çeşit meyveyi, çiçeği meydana getiren tohumları,
bilinçsiz ve şuursuz tesadüflerin var ettiğine de inanamazsınız.
Görüldüğü gibi burada asıl olarak bu dizaynı kimin yaptığı, nasıl
yaptığı, bitkinin bu dizayna uygun bir yapıya nasıl getirildiği ve bunun
nasıl yerleştirildiği gibi soruların cevabının verilmesi gerekmektedir.
|
Bu sayede böceklerin kendisini daha çok ziyaret etmesini sağlamış olur. 5) Çiçek solmaya başlar. Taç yapraklar artık bir çiçeğin yere düşecek çöpleri haline gelir. 6) Taç yapraklar solar. 7) Çiçeğin polenlenmiş yumurtası meyveye dönüşmeye başlar. 8) Meyve olgunlaştığında çok güzel kırmızı bir renk alır. 9) En sonunda olgunlaşmış meyveler patlayarak düşmeye hazır tohumlar haline dönüşürler. Bu tohumlar daha sonra yanda görülen ihtişamlı manolya ağaçlarını oluşturacaklardır. |
Sonuç olarak, tohumların yapısında evrimcilerin tesadüf
iddiaları ile asla açıklanamayacak, çok açık bir tasarım ve plan vardır.
Elbette ki bu plan şuursuz tesadüflerin sonucunda ya da başka herhangi
bir nedenle ortaya çıkmamıştır. Her resmin bir ressamı olduğu gibi her
tasarımı her planı yapan da biri vardır. Tohumlardaki kusursuz tasarım
ise sonsuz akıl ve üstün güç sahibi olan Allah’a aittir. Bitkilerin
yaşamının her kademesinde görülen bu akıl, onların üstün güç sahibi olan
Allah tarafından yaratılmış olduklarının açık bir delilidir.
Sizin için gökten
su indiren O’dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda
otlatmaktasınız. Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve
meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir
topluluk için ayetler vardır. (Nahl Suresi, 10-11)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder